9 Ocak 2010 Cumartesi

CHP Dumanlı Havayı Severse


CHP dumalı havayı seçerse, halktan, mazlumdan, yaşlıdan, çocuktan, hastadan, zayıftan yana olma iddiasını kaybeder.

Ortada savunulacak bir hak varsa, sigara içmeyenin, yolculuktaki bebeğin, esnaf lokantasındaki astımlının hakkıdır.

Soframızdaki, arabamızdaki hava dahi bize ait değildir.

Yanımıza çağırdıklarımızı, misafir ettiklerimizi rahatsız ettiğimizde, sağlıkları ile oynadığımızda, bunalttığımızda sadece ve sadece rehin alma, esir alma, haksız hukuksuz bırakma makamından hareket etmekteyiz.

Bize ait bir mekanda sigara içtiğimizde dünyanın, doğanın, başkalarının içinde nefes aldığı havanın sahibi edasıyla davranmamız ne sahip olmanın sınırlarını tanır, ne eşitlikçidir, ne de ihtiyaçtandır.

Bir kedi dahi rıza göstermiyorsa, yanında sigara içemezsiniz. Ev sahipliğini, misafirliği, müşteriliği kötüye kullanmanızın hakkani bir gerekçesi yoktur.

Yolculukta, sofrada sormanız yetmez, cevabı da okumak durumundasınız. Başkalarının nezaketini kötüye kullanmamak durumundasınız.

Yine de sigara içecekseniz, bir yerden sonra, kendinize olan yükümlülüklerinizi ihmal etmek sizin bileceğiniz iş: Başkalarını dumanaltı etmeden; hastalara, yaşlılara, zayıf düşmüşlere, çocuklara ve dumandan etkilenecek canlı cansız diğer varlıklara zulmetmeden.

CHP'yi geçmişi sömürgeci ve geleceği dayanışmasız bin bir partiye şikayet edenlerin, gündelik insani dayanışmayı korporativize edilmiş bir dayanışmayla değiştokuş eden aydınların bu konuda susması, konunun önemini fark edememelerinden değil, fark etme gibi bir sorunlarının olmamasından.

Mevzubahis edilen şey duruşların duruşundadır ve bizi biz eden ve edecek herşeyin temelindedir: Dünya malımız değildir. Misafirlik ne sığıntılıktır ne de sömürgeciliktir. Ev sahipliği bir mahremiyet hakkıdır, dışardan olanı hukuksuz bırakıcı değildir. Havadaki kelebeğin dahi hakkı bakidir. Yaşlıları, çocukları, hastaları hesaba katmayan insanlığını, insanî yükümlülüklerini reddeder.

Okuyana, düşünene, uyuklayana, yemek yiyene selam bile verirken rahatsız etmediğimizden emin olmak durumundayız. Her önceliği önceleyen bir başka öncelik muhakkak ki vardır. Bizim önceliklerimizin herkesin öncelikleri olması gerektiği an da gelir. Kötüye kullanmama, gerektiğinden fazlasında karar kılmama, eğreti olanda kök salmama esastır.

İhtimam ezber işi değildir. İhtimam gerekçelerini teşhir edici değildir. İhtimam, ihtimam'ın toplumunda kendini izah edici olma gürültüsünden kurtulur.

Adalet, hak, hukuk kaygısı, eşitlikçilik başkalığı ve başkalarını selamlayıcı bir duruştan temellendirilebilir. Kuramsal bir egoizm üzerine kurulu toplumculuk ne insanlığı kardeş bilir, ne kainattaki had ve hududunu tanır.

Kriter edindiğimiz eşik medeniliğin olduğu kadar sömürgeciliğin de eşiği olduğunda, durmak, düşünmek, dayanışmanın ve insanlığın sadece ve sadece en hakiki ve hakkanisini seçmek durumundayız.

Hakkaniyet, aşk, ezip harap ederse de şarap eder!

İncelikten çok mu zarar gördük de, en kaba yolu seçmekteyiz, bilerek eyleyenler anlatsalar da 'yeni siyaset'leri anlasak.