Adamlık, mertlik, yiğitlik, kadunluk, komşuluk, insanlık, dürüstlük, daha iyi insan olmak gibi şiarlar önem sırasını yitirip ayak altına alınmaya başlanınca geriye sadece Aziz Petrus geleneği kalıyor: "İnan!"
İnansın da neye inansın? İnandığı nedir?
İnanç inandığın şey ile özdeş değildi bizim geleneğimizde. Faniliğimiz, bir tarihte oluşumuz; bir zamandan mekandan anlayışımız, hakikatin sahibi değil yanılması kaçınılmaz yorumcusu olmamız, teorinin hakikat özeti ya da usaresi olmadığı anlayışı; praksis ve fronesis anlayışı bizde beslendi, ilerletildi ve batıya hem praksis felsefelerine hem de yorumbilgisine aktarıldı.
Bu büyük geleneğin sanal takipçileri ise "inanın, yorumlamayın!" diyorlar. Oysa yorumlayanın inanç meselesi vardır. İnanç ezber değildir. İnanç hakikat şifresini ele geçirmişlerin işi değildir. İnanç hakikatin sahibi olmadığımızdan, herşeyi bilemezliğimizden yola çıkar. İnanç dogma değil, arifane tevazu işidir! En azından tasavvufun tasavvuf olduğu zamanlarda bu böyleydi! Karşıtlarını yanında taşısa da onların da gündemini belirliyordu.
Bugün Gelenek diyalektik düşüncesinden; praksis ve fronesis anlayışından; tranzendental temellendirmelere karşı toplumbilimsel temellendirişi ve monolojik felsefe geleneği karşısına diyalojik geleneği çıkarışından uzak; şekilde, geçmişinin gölgesinden ibaret bir gösteriler dünyasında yaşıyor.
Her gün yeni bir şey söyleyen, teoriyi genişleten, işleten anlayış bunu teorinin hizmetinde yapmıyordu: Tersine derin entelleküel duruşu hem kendi hayatını, hem hayat anlayışını sürekli işleyen, hatadan öğrenen, yanlışla da temizlenen ve düzelen bir anlayışın kendisini ifadesi idi.
Kainatı okumak, kainatın ayetlerini okumak ile Kitabı, kitabın ayetlerini okumak aynı oluş, oluşum, insanlık düşüncesinin bir parçası idi.
Tekniği kullanmayarak, sadece oyuncak ederek parya olmadık: İnsanlık anlayışımızı terkederek paryalaştık! İnsanlığı da çukura sürükleyebilirdik: Batıda özellikle sol düşünce insanlık değerlerini bir ölçüde ayakta tutabildi ise bizim ayakta tutup aktardığımız bir düşünce damarının, insanlık anlayışının sonucunda oldu.
Batıdaki inanç ve bilim kavgası ilk çağlardaki teori ile praksis tartışmasının temellerinden koptuğu bir diskurda kavgadır ve iyi ki düşüncenin bağımsız alanlarına, bağımsız düşüncenin hür ve demokratik diskuruna tasallut edememiştir.
İnsan olma, daha iyi insan olma, komşuluk, sadakat, adaletle davranmak gibi dertleri olmayanların ne bilme ne de inanma dertleri vardır. Onlar ezberden, sınanmaya kapalılıktan, duyarsızlıktan ibarettir!
Aziz Petrus? Temsili bir Aziz Petrus idi. Ezbercilerin, ezbere Aziz Petrus'u.