İnsanî bilgi'nin hakikatin ta kendisi olmadığını, insanî anlama biçimi dışında anlama biçimlerinin olduğunu kabul etmeyecek insan ve toplum bilimcileri de kolay bulunamayacaklardır.
İnsanı ve dünyasını hesaba katan, insanî fanîliğin epistemolojisini ve ontolojisini farkedenler her düzeyde antirealist bir tavır almaz, almayacaktır.
"Materyalizm"le bir çeşit aç gözlülüğün ötesinde bir şey kast etmeyenlerin kendilerinin de bir parçası oldukları eşya ve dünya bağımlılığını herşeyibilir düşünür hevasıyla tartışmaları, tasavvurun diskuruna bulaştırmaları cahil bir çokbilmişliğin ötesine gitmemekte.
Kant sonrası düşüncede "realizm" ve "idealizm" tartışmalarında zaman ve mekanın insanî anlama biçiminin bir parçası mı, reel biçimde var mı oldukları az ele alınmadı.
Empirik düzeyde "idealist" takılmanının, aşkın (tranzendental) düzeyde realizm iddiasına düşüreceği tezini bir nebze olsun dinlemeden paldır küldür sağa sola saldırılması insanlığın binlerce yıllık kavrayışını da yok sayıyor.
"Dünya vardır!" demek, madde'nin özellikleri üzerine yürütürecek tartışmalardan bağımsız bir realizm iddiasıdır. Dünyanın anlaşılmasının ufuk ve perspektif işi olduğunun, anlayanın ve anlamanın fanîliğinin "dünyada oluş"umuzu kavrayışla alâkası vardır.
Dünyada ve dünyalı varoluşumuzdan yakaladıklarımızı hakikatin ta kendisi haline getirmek yorumun, anlayışın, kavrayışın ve insanî sorumluluğun sonununu ilân etmektir.