Gaz kullanımında sınır ve ölçü aşıldı. Artık ortada örtülü ve yoğunluğu düşük bir kimyasal savaş var. Gelen geçen arabalara, dersliklere, anfilere, çocuk yuvalarına, sendikalara, hamilelere, yaşlılara, astımlılara gaz sıkılıyor.
Muhalifler haşerat muamelesi görüyor, hamilelerin karınlarına attırılan tekmelerden belli. "Attırılan" diyorum, çünkü münferit bir olaydan öte bir politika söz konusu.
KPYSS sınavlarındaki hilenin açığa çıkarılmamış oluşu iktidar partisinin devlet içinde milis oluşturduğu kaygılarını güçlendirmekte.
Göstericilerin artık özel mahkemelerde terör suçlusu olarak yargılanmaları, gazetecilere seçim sonrası için yönlendirilmiş tehditler gerilim politikalarının daha da "ileri demokratik" bir noktaya çekileceğinin de işareti.
Kılıçdaroğluna "rüzgar eken fırtına biçer!" dediği için "alçak!" diyen zihniyet bir kuzular cumhuriyeti öngörüyor olmalı. Gazlanan, terörize edilen, seçimlere sokulmayan, haksızlıklara ses çıkaramayanların demokrasisi.
Evet, rüzgar eken fırtına biçer! Kendi halkını geren, kutuplaştıran, aidiyetler ile oynayıp duran, muhaliflerine demokratik bir tepki kanalı bırakmayan kendi tarzını tek yol olarak sunar!
Demokrasi AKP tarzı siyaseti aşma işidir.
Rüzgarla yelkenlerimizi doldurmamız bir fırtınanın önünü kesebilecektir.
Halkına, soluna, sağına düşmanlığın önünü kesmemiz gerekiyor!
Kimyasal silah kullanımına; hamilelerin karınlarını tekmeleten, muhaliflerini ve gençlerini "haşerat" olarak gören anlayışa "hayır!" dememiz gerekiyor!