9 Mayıs 2011 Pazartesi

İsmet Paşa Ne Kadar Haklıymış!

İstismarının kapısını bir kere açtı mıydı insan, kepazeliğin önünü alabilmek imkansız hale gelir.

Bu kadar dinî sembolğin bir mitingde kullanıldığına ömrüm boyunca şahit olmamıştım. Keyfi, üç beş oy uğruna, toplumsal dayanışmanın çivilerini çıkarta çıkarta.

Gündelik dil, anlam çarpıtılıyor, çığa dönüşebileceği yamaçlardan yuvarlanıyor. Hakikat kendinden geçmiş bir kalabalığa düşman cesedi gibi atılıyor.

Röntgencilik, şantaj, münafıklık miting kürsülerinden savunuluyor.



Mazbutluktan başka yolumuz yok. Mazbutluktan başka yolumuz yok. Mazbutluktan başka yolumuz yok. Ne korkudan, ne çekindiğimiz için, ne de vazife icabı. İnsan olmak ölçüyü, fazileti, sadakati, tadını kaçırmamayı gerektirdiğinden.

Bir şeyleri yıkmamız, değiştirmemiz gerek: İşkenceyi kaldıracağız, işkenceciye dahi işkence etmeyerek. Cellatları dahi katletmeyerek. Bizi hukuksuz bırakanları haksız hukuksuz bırakmayarak.

Sevgililer birbirleriyle röntgenlenmeden sohbet edebilecekler. Bana atıp tutan arkadaşım kendisine hakkı adaleti insanlığı kalkan edinen bir siteden teşhir edilmeyecek. Ceset teşhir etmeyeceğiz, et teşhir etmeyeceğiz, başkalarının yanlışını bayrak yapmayacağız.



Dün gece dini kitapların satıldığı, kutsal metinlere link veren bir sitede bir siyasinin belaltı ilişkisinin videosunu gördüm, yazık!

Mızraklara ayet geçirip hakkı gaspedenlerin zamanına mı dönüyoruz?

Sözüne sahip çıktığımızı iddia ettiğimiz insanın evlatlarını hançerleyerek?

Haniflerin zındana atıldığı, altın yaldızlı, zenginlikle övünülen şaşaaya?


İnsanların yanlışını alıp satan bir pazar, mezbaha kuruluyor. İnsanların mazbut olmaması iddiaları üzerinden mazbut olan dil, ifade, duruş terkediliyor: Kendisini kutsal olanı kullanma hakkına sahip gören bir zalim, sırıtkan istihza ile!