13 Nisan 2012 Cuma

Yerli Dizilerdeki Küçültülmüş Burun Merakı

Bazı dizilerde burnu "yaptırılmamış" oyuncu neredeyse yok. Kemerli burunlu erkek oyuncularda bile yakın çekimde az biraz "düzeltilmişlik" yakalıyorsunuz.

İnsanların sağlıklarıyla, et ve kemikten oluşan görünüşleriyle oynamaları "zevkler ve renklerin tartışılmazlığı" meselesini aşıyor, hem normatif etik hem de tıbbî etik açısından tartışılması gereken sorunlar oluşturuyor. Tıbbî etik açısından sorunlu kısım yer yer hukukî sorunlara da yol açıyor. İleride tartışabilmeyi ümit ediyoruz.

Bir başka ciddi ahlakî ve hukukî sorun kümesi dizi ve filmlerdeki oyuncu seçiminde ortaya çıkıyor. Halk sağlığı ile oynanmasından ırkçılığa kadar genişleyen bir spektrum dizilerdeki hümanist, eşitlikçi ya da muhafazakâr söylemi de eğretiliyor.

Bir dizide çekim platformu olarak kullanılan evde ikâmet ettirilen hanımlardan sadece birisinin burnu ameliyatsız. O da makyajla/maskeyle kemerlenmiş burnundan film icabı bir ameliyatla orijinal yüzüne estetikli yüz olarak dönüp "güzelleştiriliyor".

Yüz değiştirme teknolojisinden mucize dokunuşla güzelleştirip zayıflatan, hatta neredeyse akıllandıran bir estetik cerrahinin kontrolsüz propagandası basın yayın deontolojisi/etiği açısından sorun oluşturuyor. Yine bu alanda hukukun, ticari kuralların çiğnenmesi de söz konusu.

Benim üzerinde durduğum insanların güzelleşme talebi ya da vücutlarına müdahalede bulunup bulunmama hakları değil. Elbette ki özendirme, imrendirme tıbbî korsanlık sınırlarında. Tabip Odaları ile felsefenin bir kolu olan tıbbî etik ve tıbbın kendi etik düşüncesi olan tıbbi deontoloji uzmanları bir an önce bu konuları tartışmak, kavramlaştırmak,olası  tepkileri feveran ve keyfilikten uzaklaştırmak, diğer alanlardan tartışmacılara temel sunmak zorundalar.

Oyuncu seçimleri film ve dizi yapımcılarının, yönetmenlerin, filmi dağıtıp sunan endüstrinin de ırkçılık ve ayrımcılıkla imtihanıdır.

Burnu ameliyatlı bir oyuncuya karşı ayrımcılık, yasak da; güzellik çirkinlik iddialarının ve ideallerinin abartılması da; oyuncu seçiminde dış görünüşe dayalı elemeler de bazan değişik gerekçelerle eleştirebilecek, ancak topluma, insanî değerlere müdahale unsurları taşıyan tavırlardan. Lakaytlık, acemilik, bilgisizlik, senaryonun ilericiliği ya da toplumsal değerlere uygunluğu (muhafazakarlık) bu tip yanlışları hafifletmeye ne gerekçe ne de bahane sunabilir.

Burun kemerleri alınmış oyuncular toplumdaki temsil oranlarını bir ölçüde aşmalarında sorun olmasa da güçlü gerekçe (mesela ameliyatlı oyuncuların diskriminasyonuna karşı çıkmak gibi)  ve nedenler yokken kadroda ağırlık kazanmaları halinde en azından pasif toplum mühendisliği ile eleştirilebilir, suçlanabilirler.

Etik sorunlardan hukukî problematizasyona geçiş kolay bir iş değildir. Konunun en net ve açık olduğu hallerde dahi hukuki yaptırımın kendisi de şablonlaşmaya yol açıcılığı, estetik elştirinin alanına müdahlesiyle, sanat eserinin tartışılmasının eser sunumundan sonra olabilirliği gibi açılardan sorunludur.

Anorektik tiplemelerin güzellik ideali olarak ağırlık kazanmalarında yönetmeliklerle müdahaleler dahi hukukî müdahaledir. Ancak, sanat eserine müdahale eser öncesi yönetmeliklerle olduğunda meşruiyet açısından sorunlara yol açar: Yaratıcı, eleştirel tercihlere şablon sınırlamalar getirilmesi gibi nedenlerle. Sonradan hukukî müdahale ise soğuksavaş öncesi amerikan sansürcülüğünün sürek avlarına yol açma tehlikesini taşır.

Sanat eserine yegane meşru müdahale eserin tartışılması bağlamıyla sınırlıdır ve eserin gerçekleşme süreci içerisindedir. (Epik tiyatroda katılım ve açık eser kavramı başka bir konudur, tartışılmayı da dışlamaz, ve yine eserin gerçekleşme süreci içerisindedir). Sanat eserine ya da sanatçıya yaptırım, yasaklama, fiziki tehdite varan kararlar korku ve dehşet yaratma üzerinden hareket eder ve eleştirinin de meşruiyetini karartır. Eleştiri hukukun saldırganlık olarak kullanılması halinde suskunluğa çekilir ya da eleştirinin nesnesini bırakıp hukuku eleştirmeye (haklı olarak) yönelir. Eleştiri konunun hakikatiyle ilgilidir ve sanat eserinin gerçekliğine eleştirisiz kavuşması söz konusu değildir. Buradaki gerçeklikle gerçeküstü eserlerin bile bir  çeşit (zaman ve mekanda yerleşiklik, tarihsellik; allegorik veya tasniflenmişlik, tasnifdışı edilmişlik gibi) gerçekliğinin olduğunu söylemiş oluyoruz.

Sanat eserine hukukî müdahale ancak sınırlı, tartışma açıcı, duyarlılığı uyarıcı ölçülerde kalarak meşruiyet iddiasında bulunabilir. Burada cezadan konunun tartışılması, tepkiselliğin önünün kapatılması gibi implicit gerekçeler söz konusudur ve farklı (demokratik) siyasi kültürlerde farklı yollar izler.

Müdahalelere karşı konuya karşı eleştirilerimizden daha çok yer vermek durumunda kalmamız "ne yapmalı" tartışması açmamak içindi. Birilerinin başını belaya sokmak, yasakları listeletmek için bahane üretmek değil, oyuncu tercihinin ırkçılığa dönüşme işaretlerinin film endüstrisince dikkate alınmasını sağlamak durumundayız. 

Aşılmaması gereken sınır aşılmak üzeredir, insanın kendisine dair önyargısı olarak estetik müdahale tartışılmalıdır. Yüz nakli ameliyatlarının açtığı imkanları bir yandan reddetmezken, diğer yandan görüntü, cilt ve saç rengi, yüz şekil ayrımcılığına kategorik olatrak karşı çıkmak durumundayız.

"Kategorik" demem, tekrarlarsam, burnu ameliyatlı, cilt rengini bin bir zorlamayla açtırmış, vücüt şeklini neredeyse bir ırktan kaçma düzeyinde değiştirmiş insanlara dahi ayrımcılık yapmamayı içeriyor.

Yüzü bir kazada hasar görmüş oyuncuyu ekranda görmek istemeyen bir toplum kuruntu veya psikolojik bozukluk olarak insanların görünümlerine müdahalelerini etkilemektedir. İnsanlar en azından ekranda gizlenmek, maskelenmek zorunda kalmamalıdırlar. 

Bir moda salgını, popüler kültürel salgın olarak estetik ameliyatlar üstün ırk, tabî ırk düşüncesini içinde barındırmaktadır.

Dünyanın en güzel yüzlerini dahi kendilerinden tereddtütlü kılan bir aşağılık duygusuna yol açan ne tek başına ırkçılık, ne güzellik endüstrisi, ne kapitalizimin insan idealidir.

Dilencileri bile burun ameliyatlı antikapitalist ülkeler sözkonusu. Amerikan rüyası görenler değil, muhafazakar kesimin erkek ve kadınları da bu furyaya teslim olmuşken nedenlere takılıp kalmadan ırkçılığa, toplumların kendilerine karşı yönelttikleri ırkçılığa dikkat çekmemiz gerekiyor. 

(zamanım yetmedi burada bırakıyorum. düzeltilmedi)